İmamoğlu’ndan Soylu’ya çok sert ‘ahmak’ yanıtı: Söyleyene bakarım adam mı diye
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını, Üsküdar'daki Fethi Paşa Korusu'nda yanıtladı. İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Strasburg’da yaptığı konuşma üzerinden kendisine isim vermeden “ahmak” demesine çok sert tepki gösterdi. İmamoğlu, “Ben lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye. Seviyesine inmeyeceğim bir alan bu. Seçim sürecinde de seviyesine inmeyeceğimi defalarca dile getirmiştim. Üzücü. Bir İçişleri Bakanı’na yakışmadı” yanıtını verdi.
İmamoğlu'na ilk olarak, “Dün akşam korumalarınızın, bir şoförü darp ettiği, görüntüleri izlediniz mi. Korumalarınız bu olaya nasıl karışmış” sorusu yöneltildi. İmamoğlu, bu soruya şu yanıtı verdi: “Süreci takip ediyorum. Koruma arkadaşlarımızın, ne yazık, böyle hiç de yakışmayan ve kabul etmeyeceğim şekilde vatandaşla bir diyaloğu oluşmuş. Tarif edilenler doğru değil. Darp, tekme tokat ve bunun gibi saldırı biçimleri doğru değil. Ama her ne koşulda olursa olsun, hangi koşulda olursa olsun benimle çalışan hiç kimsenin böyle bir münasebetsiz tavrına ve sürecine asla müsaade etmem. Etmeyeceğim de. Çok görüntüler oldu böyle, tekme tokat vesaire ama burada böyle bir şey yok. Belki başka görüntülerle karıştırmış olabilirler. Ama burada takibimde. Aileden de özür dilediler. Aile bu özrü kabul etti. Yani çoluk çocuk, eşi bu ayrı olsa da yapamazlar. Hiç kimse yapamaz. Birisi polis memuru arkadaş, diğeri güvenlik arkadaşımız. Süreci takip ediyorum. Gerekli soruşturma da yapılacak. Benim yanımda olan hiç kimsenin böyle hadsizliği, tavrı davranışı olamaz. Ben de aileden özür diliyorum, aile ile irtibattayım ben de kendileriyle görüşeceğim zaten.”
KORUMALARA YAPTIRIM OLACAK MI?
İmamoğlu, korumalara yönelik bir yaptırımı olup olmayacağına yönelik soruya, “Tabii ki olur. Şu anda soruşturması devam ediyor. Aileyi dinleyeceğim, sonra onları dinleyeceğim, dinleteceğim. Arkadaşlarımız var. Burası bir kurum ama şahsi alanımda olması da gerekmiyor aslında. İstanbul'da benim çalıştığım organizasyonun içerisinde kim olursa olsun, sadece yanımda diye değil, kim olursa olsun vatandaşına güler yüzle, anlayışla ve bir seviye içerisinde davranış içerisinde bulunmak zorundadır” yanıtını verdi. İmamoğlu, “Siz görüşebilirdiniz mi korumalarınızla” sorusunu da “Yok. Şu anda görüşmedim, görüşmeye de şu an için ihtiyaç duymuyorum.
ÖZEL HALK OTOBÜSÜ YANITI
Arkadaşlarım soruşturmalarını bitirsinler ondan sonra görüşeceğim” şeklinde yanıtladı. İmamoğlu, dün yaşanan ve bir özel halk otobüsü şoförünün karıştığı olayla ilgili soruya şu yanıtı verdi:
İmamoğlu, “Otobüs şoförü sabıkalı olduğu ortaya çıktı. Sabıkalı insan nasıl o direksiyonun başına geçiyor diye sorgulanıyor. Bir şoförde bıçağın olması sorgulanıyor” hatırlatması üzerine, “Yüzde yüz haklısınız. O gün bir iki saat öncede binmiş olabilir. Aldığı sertifikaya bakıyoruz. Sertifikasyon sürecini sorguluyoruz. Bu konuda çok kararlıyız bunun altını çizelim. Hemen her şey düzelmiyor. Gönül ister ki bir akşamda her şey düzelsin. Ama biraz zamana ihtiyacımız var. Ama gerçekten bu tür kamuya ait alanlarda hem disiplin hem vatandaşa saygı olmalıdır. Neresi olursa olsun. Otogar mantığındaki gibi kendi haline bırakılmış. Biz hiçbir yeri kendi haline bırakmayacağız. Hiçbir kişi hiçbir aracı vatandaşa ya da buraya 1,2 günlüğüne dünyanın her yerinden gelen insanlara böyle davranamaz. Davranış biçimi de dahil çok üst seviyede eğitim ve disiplin sürecini başlatacağız. Tümüyle söylediğiniz şeyler bir adli soruşturma sürecidir. Onun için sadece kaza değil dedim. Biz de süreci an be an takip ediyoruz. Olayın üzüntü verici tarafı bir vatandaşımızın hayatını kaybetmesidir. Çok üzgünüz, Allah rahmet eylesin. Yaralanan vatandaşlarımızı da her hastanede takip eden arkadaşlarımız var. Allah'tan diğer arkadaşlarımızda can kaybı tehlikesi yok. Bu da bizi teselli eden durum. Allah korumuş” yanıtını verdi.“İstanbul'daki toplu ulaşım meselesinde çok kronik sorunlar var. Özel halk otobüslerinin dizaynı konusunda da sorunlar var. Bu bizim masamızı oldukça meşgul eden bir konu. Biz, bu konu da en az yedi-sekiz kez toplantı yaptık. Aralık sonunda çalıştay koyduk. Özel halk otobüslerinin verilme biçimi var. Mesela belli kişilerin yüksek sayıda otobüsü var. Bu yanlış. Olması mümkün değil. Statüsünde doğru da değil. Bu bakımdan biz orayı daha sağlıklı, daha halkına hizmet eden, mesela dar bölgelerde görev yapıyorlar, başka bir yoğun olan bölgeye aktarım yapamıyoruz. Böyle kısıtlılık içerisinde süreç söz konusu. Bütünüyle bunu tamir edecek bir çalışma içerisindeydik. Dün yaşananlar trajik ve çok üzücü. Kaza demek mümkün değil. Adli bir durum söz konusu. Kişinin oraya dalış biçimi, ardından yaptıkları tümüyle farklı sebepler içeriyor elbette. Bu anlamda da adli soruşturmaları devam ediyor. Bizim de almış, almakta ve alacak olduğumuzu tedbirleri bütünleştirirsek bu konu bizim için çok hassas ve önemli. İstanbul'da minibüsünden taksisine, özel halk otobüsünden diğerlerine varıncaya kadar, bir düzen ve disiplin olacak. İstanbul'da taksiye, minibüse binen her insan mutlu olmalı. Bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarla zaten bir aradayız. Aralık'ta az önce değim gibi çalıştayımız var. Sürücü belgesi verilmesi konusundaki hassasiyetimizi daha çok arttıracağımızı belirlemiştik. Daha sık denetim yapacağımızı belirlemiştik. Birçok psikoteknik analizler yapılıyor. Birçok aşaması var. Günde milyonlarca insanın hareket halinde olduğu, milyonlarca insanın misafiri olduğu bu toplu taşıma veya bireysel taşımacılık yapan araçların tamamındaki disiplin ve şoför koşunda çok kuralcı olacağımızı, çok üstüne gideceğimizi bütün odalardaki yöneticilere iletmiştim. Umuyorum ki, çok daha iyi bir 2020 yılı bizi bekliyor. Birikmiş sorunlar ve problemler var. Bunlar yeni değil. Toplumun bu kadar ilgili olması, süreci sorgulaması çok güzel. Biz de motiveyiz daha da üst seviyede motivasyonumuz artıyor.”
Gazeteciler, İmamoğlu ile “Vatan Emniyet Müdürlüğü'ne Özel Halk Otobüsleri Derneği Başkanı geldi. ‘Bir şoförde bıçağın ne işi var' diye sorduk. Kendini koruma amaçlı bıçak taşıdığını, linç edildiğini söyledi” bilgisini paylaştı. İmamoğlu, bunun üzerine, “Biz, o açıklamayı yapanı bile soruşturacağız. Bu kadar derin bir iş. O açıklamayı yapanın mantığını soruşturacağız. Tam da söylemek istediğim bu. Orada var olan yapıyı tümüyle analiz edeceğiz. O cevabı veren insanın nasıl oda başkanı olduğunu dahi sorgulayacağız” açıklamasını yaptı.
İÇİŞLERİ BAKANI’NA SERT YANIT
İmamoğlu'na son olarak, “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bir açıklaması oldu. Bir yandan kayyum atamaları da devam ederken, sizin Strazburg'da yaptığınız konuşmayı eleştirdi. Onun cümleleriyle söyleyeceğim; “Avrupa Parlamentosu'na gidip Türkiye'yi şikayet eden ahmağa sesleniyorum. Yazıklar olsun bu milletin sana verdiğine. Kursağından geçenlere yazıklar olsun” sorusu yöneltildi. İmamoğlu, bu soruyu da şu şekilde yanıtladı:
“Ben lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye. Seviyesine inmeyeceğim bir alan bu. Seçim sürecinde de seviyesine inmeyeceğimi defalarca dile getirmiştim. Bu seviye noktasından söyledikleri ve yaptıkları da zaten belli. O tarafına çok girmek istemiyorum. Ve bu seviye noktasında söyledikleri, yaptıkları da zaten belli. O tarafına çok girmek istemiyorum ama oraya bir cümle kurmak isterim. 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa'da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın. Ama çok tabi benim inmeyeceğim seviyede. Yine ben onu devlet adamlığı yapmaya davet ediyorum ama yeter! Bıktım artık! Artık davet ede ede o da bir karşılık bulmadı. Birincisi; ben, Strasburg'da Türkiye'yi nasıl anlattığımı çok iyi biliyorum. Tamamı YouTube'da var. Bir-iki kelimeyi bilgi edinip, bunu söylemek… Sadece işte böyle araştırmadan, lafını bilmeden, bugün söylediğini yarın unutan kişiler ancak bunu yapabilir. 6-7 sene önce birini övüp, ona karşı tehdit savuranlar ancak böyle hatalar yapabilir. Ben, o seviyeyi bilmiyorum. Ama ben, Strasburg'da memleketimi gayet iyi savundum. Onların söyleyemeyeceği, yapamayacağı derinlikte ve şiddetle, mülteci konusunda, sığınmacı konusunda Avrupa'nın Türkiye'yi nasıl yalnız bıraktığını anlattım. Aynı zamanda, buraya gelip raportör olarak çalışan heyete, hükümetin izin vermesi konusunun önemli olduğunu söyledim ve hükümete teşekkür ettim. Birçok içeriği var. Ben, orada geçerli şeyleri tek tek sıraladım. Bu konuda benim milliyetçiliğimi, benim milli duygularımı eleştirecek veya bunları seviyelendirecek… Makamını bir kenara koyuyorum; öyle bir Allah'ın kulu yok. Benim kimseyi sorgulamayacağım gibi, o da sorgulayamaz. Zaten Allah'a havale ediyorum onu. Daha çok haddini bilen bir tavrı olmadığı için Allah'a havale ediyorum. Ama ben, orada memleketimle ilgili çok değerli, çok güzel tespitler yaparak, savunmamı da yaparak, Avrupa'yı sorumluluğa da davet ederek cümleler kurdum. Üzücü. Bir İçişleri Bakanı'na yakışmadı.”