Ömründen uzun idealleri var: Aydın Erbay’dan bir Marka daha…
Başarıyı tırnaklarıyla sökerek elde eden bir isim Aydın Erbay,’’ Bir dünya markası yaratacağım’’ diyerek kurduğu LESCON, bugün Türkiye’nin milli ilk ve tek aktif spor markası olarak dünya markaları arasında yerini aldı. Şimdi de sıra yeni bir marka yaratma heyecanında diyen Erbay, Tomart Gıda Aş ile Geleneksel Antep Ev salçasını dünya standartlarında endüstriyel bir şekilde yüksek hijyen ortamında katkısız ve koruyucu kullanmadan üreterek ‘’Güvenli lezzetli ve kaliteli gıda tüketiminin algılandığı gibi lüks değil, hakkımız ’ olduğunu, tüm dünyaya anlatacak gibi görünüyor...
Ömründen uzun idealleri olan, yapacaklarını yaptıklarıyla ortaya koymuş bir iş insanı olan Aydın Erbay ile geçmişten günümüze geçen süreci konuştuğumuz söyleşimizde, Şüphesiz, onun hayatında, ideallerini gerçekleştirirken verdiği mücadeleden her birimizin alacağı ve hayatına uyarlayacağı doneler olacaktır. Buyrun; Keyifle ve ilgi ile okuyacağımız Aydın Erbay söyleşimize başlayalım.
-Aydın Bey sizi tanıyabilir miyiz?
1955 yılında Gaziantep’in Nizip ilçesinde doğdum. 14 yaşından itibaren askerlik dönemine kadar geçen süreyi çalışma hayatıma da başladığım şehir Bursa’da geçirdim. Askerliğimi tamamladıktan sonra tüm deneyimlerimi hayata geçirmek için doğduğum ilçeme Nizip’e geri döndüm. 1980 yılına kadar mobilya mağazacılığı yaptım . Daha sonra plastik sektöründe yalnız plastik adıyla kurduğum ayakkabı fabrikasıyla o dönemde sektörde çığır açtım.
Tüm bu yoğun iş hayatı devam ederken aile hayatım ve çocuklarım en büyük motivasyonum oldu.
-Kurucusu olduğunuz, Türkiye’nin ilk ve tek milli aktif spor markasının Lescon’un kuruluşu ve sürecindeki tecrübeleriniz?
Öncelikle Lescon benim en büyük hayalimdi. Ancak siz hayallerinizi gerçek dünya ile paralel bir gerçeklilikle düşünürseniz, başarı muhakkak sizindir.
Şöyle geriye dönüp baktığımda Gaziantep’te lastik ayakkabı üreten bir fabrika kurmuştum. Yerel bir firma olarak kalmak karakterim gereği bana yetmiyordu. Türkiyede lider olarak anılacak bir marka hatta dünyada bizi temsil edecek bir marka yapmalıydım düşüncesiyle sürekli stratejiler oluşturup hedefe kilitlendim. Tabii ki, kararlılık azim ve çok çalışmak başarmak için, inanmaktan sonra olması gereken en önemli unsurlar. 1992’de İstanbul’a geldiğimden sonraki süreçte halı saha ayakkabısı yaparak Türkiye’de bir ilki başardıktan sonra bu başarınının kalıcı hale gelmesi için tek ürün ile ilerlemek vizyonumuzu daraltmak anlamına geleceğinden, ürün gamımıza spor tekstil ürünleri ve spor aksesuarlarını da ekleyerek, Türkiye’nin ilk ve tek aktif spor markası haline geldik.
''Siz hayallerinizi gerçek dünya ile paralel bir gerçeklilikle düşünürseniz, başarı muhakkak sizindir.''
-Lescon ismi neyi ifade ediyor?
Benim hedefim ilk andan itibaren Türkiye’yi dünyada temsil edecek bir marka olmak oldu. Bu yüzden hep dünyaya hitap edecek bir isim bulmak önemliydi. Taki bir dergide Amerika’da yaşayan Kızılderililerin mücadelesini anlatan ‘’ yükselen değer’ anlamına gelen uzunca bir kelimeden çıkarımlar yaparak, Lescon ismini ortaya çıkardım. Ve o anda dünya markası ismimizi bulduğumu htim.
-Marka yaratmak zorlu bir yol. Bu süreçte Marka yaratırken vazgeçtiğiniz anlar oldu mu? Malum Marka yapmak yerine para kazanmayı da seçebilirdiniz! Zira, Türkiye bir çok ekonomik kriz geçirdi bu süreçte …
Bakın, iş yaşamında ülke ekonomisi yanlış stratejiler ve bir çok etkenle zorlandığımız anlar oluyor ve oldu da . Ancak hiç vazgeçmedim!
-Türkiye’de şirket yapıları genellikle aile bireylerinden oluşuyor. Marka olmak ile kurumsallık arasında nasıl bir bağlantı var, siz bir aile şirketi olarak bu süreci tamamlayabildiniz mi?
Bir dünya markası olmak istiyorsanız kurumsal olmanız gerekiyor. Biz çok önemli kararlar aldık bu anlamda. Gerek dünya markası vizyonumuza gerekse kurumsal yapıda hedeflerimize uymayan üst düzey kişilerle dahi yollarımızı ayırdık ve yeni bir icra kurulunu oluşturduk. Lescon icra kurulu üç oğlumdan oluşsa da şuna dikkat çekmek isterim ki, üçüde en alt basamakta çalışarak kendi yetenek ve çalışkanlıklarıyla bu mevkiye ulaştılar. Aile şirketi olarak kesinlikle kurumsallık sürecini tamamladık diyebilirim. Zaten ben her zaman kurumsallıktan yana oldum . Türkiye’de özellikle aile şirketlerinde koltuk devretme zor olsa da, ben tüm yetki ve insiyatifi icra kuruluma devrettim. Devrettim ki burada yeni bir marka Tomart’ı oluşturma ve dünya markası yapma hayalindeyim. Ben koltuk sevdalısı değil, marka yaratma sevdalısıyım.
-Aydın bey, şimdilik iki markanın Yönetim kurulu başkanı olarak yönetim şeklinizi nasıl tanımlarsınız çalışanlarınızla ilişkinizi nasıl değerlendirirsiniz?
Aslında bunu birlikte çalıştıklarıma sormanız daha doğru olabilir. Benim açıklamam sübjektif bir açıklama olur ancak şöyle tanımlayayım . Yeniliğe açık, doğru fikri destekleyen, çalışkana kolay tembele çok zor bir patronum.
'' Ben koltuk sevdalısı değil, marka yaratma sevdalısıyım''
-Şimdi yeni bir heyecan ve marka yapma hırsı var gözlerinizde Tomart. Bize geçen bu heyecanı ve Tomart isminin anlamını okuyucularımızla paylaşır mısınız?
Evet kesinlikle … Bu heyacanı farkettiğinize sevindim. Tomart yine Lescon gibi dünya markası olmaya aday bir isim olmalıydı ve biz salçayı adeta sanatçı gibi işlemeliydik. Bu yüzden sanat anlamına gelen art kelimesi olmazsa olmazımızdı. Böylece yüzlerce isim arasından seçtik.Hem fonetik oluşu
hem de dünyaya hitap edecek bir nitelikte olmasından dolayı Tomart’ Salça sanatı’ ismimiz markamız oldu.
-Farklı bir sektör gıda sektörüne giriş kararınız ve iddianızı anlatabilir misiniz?
Özellikle dünyayı saran pandemi döneminde öne çıkan gıda güvenliği, ve güvenilir gıda tüketimine kafa yormaya başlamıştım ki, birkaç değerli iş insanı dostumun da aynı fikirde olduğunu öğrenince ve ortak hedefte birleşince salça değil, geleneksel katkısız, doğal Antep ev salçasını endüstriyel bir şekilde üretme kararı aldık.
Bakın artık o eski salça yapan annelerimiz kalmadı kalmayacak .. Çalışan kadın yeni yaşamın bir gereği halini aldı. Salça yapmaya zaman yok. Annelerimiz de artık yoruluyor ve hijyen koşullarında üretmekte zorlanıyorlar… Biliyorsunuz gelenek salça güneşte kurutuluyor ve bunun için dama seriliyor… Toz talastan ister istemez nasibini alıyor..Bu da gıda güvenliği konusunda tehdit oluşturuyor.
Biz Tomart olarak,yüksek hijyen standartlarında anne usulü geleneksel salçayı katkısız ve koruyucu kullanmadan anne lezzetinde üretiyoruz ve bu lezzeti dünyaya tattırmayı hedefliyoruz...
-Aslında dinlediğimiz kadarıyla Tomart Salça sektörde önemli bir boşluğu dolduracak gibi görünüyor .. Maddeler halinde sıralamanız gerekirse izleyicilerimiz NEDEN TOMART? tüketmeliler..
'' Çünkü biz kaliteli ve güvenli gıda tüketmenin ''hakkımız'' olduğuna inanıyoruz!''
NEDEN TOMART?
Çünkü; Salçalarımız zengin besin içeriğine sahip, lezzetli ve geleneksel tadından ödün verilmeden katkısız olarak üretilmiş olup, bir çok öğüne ve tüketim çeşitliliğine cevap vermektedir.
Çünkü; Hem ürün portföyümüzü, hem ambalajlarımızı sektörümüzde ki gelişmeler ve tüketici talepleri doğrultusunda geliştiriyoruz.
Çünkü; Biz Tomart olarak, kalite sistemimizi sürdürülebilir kılmak için güçlü prosedürler oluşturarak, eğitimli ve kaliteden taviz vermeyen personel ile çalışarak, üretimimizin her aşamasında en etkili ve en yeni teknolojiyi sürekli geliştirme yaklaşımını benimsiyoruz.
Ve Çünkü ; Biz bu ülkenin geleceğinin markalar bırakarak teminat altına alacağının bilincinde çalışıyor ve bu sorumlulukla üretiyoruz!
Çok teşekkür ederiz Aydın bey, sizin gibi ülke sevdasını sözle değil icraatlarıyla ortaya koyan bir iş insanı ile söyleşi yapmış olmaktan onur duydum. Ve ülkem adına umudum arttı. Başarılarınızın devamını dilerim...Tüm hayallerinizi gerçekleştireceğinizden eminim .