BU VATAN KİMİN?
“Bu vatan toprağın kara bağrında / Sıradağlar gibi duranlarındır, / Bir tarih boyunca onun uğrunda / Kendini tarihe verenlerindir.” Sonuç olarak hükümet edenlerin babasının malı değil bu vatan ve bu ormanlar ve bütün kamu varlıkları...

Esin Mumcuoğlu
[email protected] -Ülkenin her yerinde ormanlar talan ediliyor, maden sahası açmak icin hoyratça zeytinlikler kesiliyor, yetmiyor yakılıyor...
Ciğerlerimiz yanıyor. İçindeki onca canlıya, yangını söndürmeye çalışırken hayatını kaybeden fidanlarımızla beraber yanıyor...
Yangınları halk kendi cabası ile söndürmeye çalışıyor, ormanları halk savunuyor.
Diyorlar ki: “Devlet nerede, millet nerede, hukuk nerede, bakanlık nerede, şirket yönetimi nerede, basın nerede, vicdan nerede, ahlak nerede?”
Şöyle düşünüyorlar; devlet bir hata yapsa, bakanlık düzeltir, bakanlık bir hata yapsa mahkemeler engeller, hiçbiri çare olmazsa millet duruma müdahale eder ya da vicdanlı olmak üstün gelir.
Ne çare ki öyle olmuyor. Hükümet ormanı sattıysa, mahkeme bunu engellemiyor. Bu adaletsizlik, mahkemelerden çok kolayca sekiyor.
Köylüler millete de sesleniyor ama millet yıllar yılı örgütsüzdü. Zaten kendinden olumlu bahsetmek istediğinde “hiçbir örgütle alakam yok” derdi ama yine de örgütlü mücadeleye önem verenler koştu gitti.
“Millet” diye seslenildiğinde, bunu kalbinde duyanlar onlardı.
Ülkenin her yanında ormanları kurtarmak için köylünün mücadelesinin yanında olduğunu açıklayan eylemler, basın açıklamaları yapıldı. Yani “millet” o kadar fena sayılmazdı.
Çok acil aranan devlet ise sadece jandarma suretiyle gözüküyordu. Halbuki halk isterdi ki devlet gelsin ve o lanet şirketi fırlatıp atsın bir kenara.
Gelgelelim o iş mevcut devletle olmuyordu, onu ancak bir sosyalist devlet yapabilirdi. Olsaydı ve yapsaydı bunu, destan gibi olurdu hakikaten.
Yönetenlerin katında ise eskilerin deyimiyle vicdan ve ahlak “sukut” etmişti.
Ormanı savunan köylüler “bu orman kimin?” diye de soruyor ve cevaplıyor.
Diyorlar ki, bu orman kurdun, kuşun ve kelebeklerin aynı zamanda.
Bizim diyorlar bu orman. Onu yetmiş senede, yüz senede biz büyüttük diyorlar. Burası bize atalarımızdan dedelerimizden emanet diyorlar. Sözüm ona ecdada çok önem verenler, ecdadın emaneti söz konusu olunca kulaklarını tıkıyor.
Orhan Şaik Gökyay’ın okullarda okutulan “Bu Vatan Kimin?” adında bir şiiri vardı.
Kendince o soruyu cevaplıyor: “Bu vatan toprağın kara bağrında / Sıradağlar gibi duranlarındır, / Bir tarih boyunca onun uğrunda / Kendini tarihe verenlerindir.”
Sonuç olarak hükümet edenlerin babasının malı değil bu vatan ve bu ormanlar ve bütün kamu varlıkları...
Toprağın kara bağrında ve bu toprakların üstünde sıradağlar gibi duran halkındır...
Unutmayalım ki, ormanlarımız sadece bizim değil, gelecek nesillerin de mirasıdır. Bu mirası korumak ise hepimizin ortak sorumluluğudur.