21 Kasım 2019 - Perşembe

BEŞ YIL ÖNCE BUGÜN MEHMET PETMEZCİ'YE VEDA ETMİŞTİK...!

Yazar - Müge Meşe
Okuma Süresi: 5 dk.
10072 okunma
 Müge Meşe

Müge Meşe

mugemese@globalekonomi.com.tr -
Google News

‘’Mehmet Petmezci’nin anısına… Beş yıl önce hayatına son verdiğinde yazdığım yazıyı kendisine rahmet dileyerek tekrar yayınlıyorum,’’

 20 Kasım 2014’te çoğunuzun Yunanistan ve Batı Trakya’ya seyahatlerinizde kullandığınız Türkiye’nin sınır kapısı olarak bildiğiniz ancak benim çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın geçtiği baba topraklarında, Edirne İpsala’daydım. Yaptığım iş itibariyle Türkiye’nin birçok ilini dolaşan beni, yıllar sonra bu topraklara getiren ne bir akraba ne de eş dost ziyaretiydi. Sizlerin sofralarınızda tercih ettiğiniz lezzeti üreten, İpsala ovasını yeşile boyayan çeltik tarlalarının, Trakya baldo pirincine dönüşen hikayesinden bahsetmek, Türkiye’nin ithal bağımlısı haline gelen tarım politikasını anlatmak, üreticiyi dinlemek, sorunlara aracı olmak niyetiyle bulunuyordum çocukluğumun kasabasında.  Kaymakam, Belediye Başkanı, Çeltik Üreticileri Birliğinden aldığımız röportajlarda, Ovanın önemli bir bölümünü ekerek, fabrikasında birinci sınıf pirinç işleyen ve markalaştırdığı pirincine evlatlarının ismini veren, çocukluk arkadaşım Mehmet Petmezci’nin adı ön plana çıkınca, ekip olarak kendisini ziyarete gittik.

Fabrikanın kapısında karşıladı bizi. Çocukluğumda arkadaşlığımıza dair net diyaloglar hatırlamasam da, duruşu ve sakin tavrı hafızamdaydı... Kısa bir hoş beş ardından hadi işini yap, ben de işimi anlatmaya başlayayım hevesinde, fabrikasında başlayan röportajımıza, çevre ilçelerde aldığı benzin istasyonları ve marka distribütörlükleri de eklenince bir saat diye planladığımız röportajımız, fotoğraf çekimleri derken bir günümüzü aldı. Günü tamamlayıp kahvelerimizi içerken karşılıklı, gururlu ancak tedirgindim onun adına. Kayıt dışı söyledim endişelerimi… Bir çok sektörde olmanın hele ki, işlerinin başında canından kanından kimse yoksa kardeş, dayı, amca, yeğen gibi, insanın kendisini yıpratıp yalnızlaştırdığından bahsettim. Kendi tecrübelerimi aktarmaya çalıştım. "Olmuyor dedim… Ellerle olmuyor! Daha geçen yıl, ayda 4 yayın çıkartıyordum. Aileden kimse olmayınca büyük yaralar açılıyor, kontrol edemiyorsun” dedim.  Az ve öz cevap verdi: ” Her şey kontrol altında, ben memleketimdeyim, herkes kardeşim burada “ dedi. Söylediğime pişman olarak, 10 bin nüfuslu İpsala’da ne yalnızlaşması, arkadaşlık dostluk İstanbul’daki gibi mi ? diye düşünerek, kendi "kaybedişimi", İstanbul’un samimiyetsizliğine bağladım ve yaptığım uyarıyı gereksiz ve tecrübesiz buldum.

 20 Kasım 2015, Mehmet Petmezci’nin hayatına kendi elleriyle son vermesinin üzerinden üç gün geçti. Bölge gazeteleri, ‘saygıdeğer genç girişimci ve yardımsever iş adamı sahibi olduğu markette kendi silahıyla intihar etti’ haberleri geçiyor. Kendisinden çok etrafının öve öve bitiremediği Mehmet Petmezci, "kardeşim" dediği çok güvendiği İpsalalıları hayrete düşüren merakıyla hayata veda etti. Kimsenin nedenini bir türlü algılayamadığı bu veda, kardeşi gibi gördüğü arkadaşlarının arasında dahi tek başınalığını hissedip, hep güçlü durmasını gerektiren,  gururundan olabilir mi? Bu vedanın vebali, doğu insanının birlik ve birlikteliğine karşın, batı insanını bireyselliğe götüren kibri mi? Gerçekten de öldükten sonra söylenildiği gibi, “çok iyi çocuktu, halledilemeyecek sorunu yoktu, malı vardı mülkü vardı, haberimiz olsaydı”  halleder miydik! Yoksa büyük riskler almayan, göre gör yaşayan, başaranı affeden başaramayanı dışlayan tipik kibirli batı tarzımızla, onu ölmediğine her gün pişman mı ederdik!

Mehmet ikincisini düşünmüş olmalı! Olmalı ki, eşini dört evladını, anasını, babasını, ablasını geride bırakan bu korkunç sonu hazırlamış kendine. Ölümden beter gelmiş, bir avuç kadar yerde, kardeş gibi büyüdüğü insanlardan yardım istemek. Bir yıl önce O gün röportaj yaparken kendisine bahsettiğim tedirginliğimi, ”ben memleketimdeyim” diyerek çürüttüğünde, İstanbul gibi bir yerde gard alarak yaşamak zorunda olduğum gerçeğinin acizliğini yaşatmıştı bana. Şimdi anlıyorum ki kalabalıklarda tek ve dik kalıp yalnızlığı tercih etmek bir avuç tanıdığı kalabalık zannedip, kendini bırakmaktan daha iyi. Zira, İstanbul’da Müge Meşe olursun yaralar ala ala, bizim oralarda Ahmet’in kızı olursun en küçük hatanda!

Müge Meşe

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler bahis siteleri siyahbet giriş blossomtips.com