UCUZ HAYATLAR ÜLKESİ!
Artık yetmez mi bu kadar ucuz ölümler? Bir dur demeyelim mi? Keselim mi bu vahşeti bir yerde? Ölen günahsız insanlara ses olmayalım mı? Birlik olmayalım mı bu zulümlere karşı?
Veysel Doğru
veyseldogruvdk@gmail.com -Bolu Kartalkaya Otel yangını, bir kez daha yaşam hakkımızın ne kadar hafife alındığını acı bir şekilde hatırlattı bize. Orada hepimiz, ailemiz ya da samimi arkadaşlarımız olabilirdi. Düşünsenize, başkalarının sorumsuzluğu yüzünden uyurken cayır cayır yanarak ölebiliyoruz! Neymiş, otelin yangın merdiveni içerideymiş, alarm çalışmıyormuş, sulama hortumları zaten hak getire. En yakın itfaiye 45 dakika mesafedeymiş.
Yahu, Allah aşkına! Bunlar yoksa neden izin verdiniz? İnsanlar gidip ölsün diye mi?
- Numara suçlu: Otel işletmesi.
- Numara: İşletme ruhsatı veren.
- Numara: An itibarıyla denetleme görevi olan Turizm Bakanlığı.
- Numara: İlgili yerel belediye, ve ya adı geçen özel denetim şirketi, eğer herhangi bir denetim yapmışsa tabii.
Bunların hepsi yerinde duruyor. Giden ise çoluk çocuk, güzel ülkemin 78 canı. Bir alışın artık istifa etmeye, biraz empati lütfen! Vicdan sahibi bir otel işletmesi, üç kuruşluk yangın tedbirlerinden kaçmaz, kaçamaz. Çünkü bu işin şakası ve torpili olmaz.
Artık bu bir milat olsun! Herkes görevini yapsın; canlar, çocuklar böyle yanmasın. Yazıktır, günahtır.
Medeni ülkelerin bizimle dalga geçtiği Türkiye usulü ölümleri, başımızdakilerin de yardımıyla şöyle sıralayabiliriz:
- Depreme dayanıksız evlere ruhsat vererek ölümümüze yardımcı olmak,
- Ulu orta kazılan çukurlara düşüp ölmemize zemin hazırlamak,
- Dere kenarına ev yapımına izin vererek sele kapılarak ölmeye vesile olmak,
- Klasik doğalgaz patlamaları,
- İzan ve vicdan sahibi olmayan mahluklara otel ruhsatı verip insanların yanmasına sebep olmak...
Bu liste böyle uzayıp gider!
Artık yetmez mi bu kadar ucuz ölümler? Bir dur demeyelim mi? Keselim mi bu vahşeti bir yerde? Ölen günahsız insanlara ses olmayalım mı? Birlik olmayalım mı bu zulümlere karşı?
“Bir ülkede sabah ilk kapıyı çalan sütçü ise o memlekette huzur ve demokrasi var derler.”
Biz o kadarını da istemiyoruz. Yeter ki kapımızı ilk çalan itfaiye olmasın, çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsinler...