PKK BİTTİ Mİ?
Peki, bugün gelinen noktada "PKK bitti mi?" sorusu gerçekten yanıt bulmuş mudur?

Veysel Doğru
veyseldogruvdk@gmail.com -1978 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde Abdullah Öcalan ve 21 arkadaşı tarafından kurulan PKK (Partiya Karkerên Kurdistanê - Kürdistan İşçi Partisi), yaklaşık yarım asırdır Türkiye’nin ve bölgenin en önemli güvenlik ve siyaset meselelerinden biri olmuştur. Kuruluşundan bu yana silahlı mücadele ve ayrılıkçı söylemlerle tanınan bu yapı, zamanla çeşitli coğrafyalarda farklı kollara ayrılmış ve etkinliğini genişletmiştir. Peki, bugün gelinen noktada "PKK bitti mi?" sorusu gerçekten yanıt bulmuş mudur?
PKK’nın yaklaşık 47 yıllık geçmişi ve farklı ülkelerdeki yapılanmaları göz önüne alındığında, bu örgütün birden bire ortadan kaybolması ya da tamamen etkisiz hale gelmesi mümkün görünmemektedir. Ancak son yıllarda yaşanan bölgesel gelişmeler, özellikle Suriye’deki savaş ve yeni güç dengeleri, PKK'nın doğrudan silahlı mücadele yöntemlerini sorgulamasına ve stratejik değişikliklere gitmesine neden olmuştur. Türkiye’nin Abdullah Öcalan ile yürüttüğü dolaylı görüşmeler ve çözüm süreci girişimleri, örgütün siyasal alana yönelmesi fikrini güçlendirmiştir.
PKK, silahlı mücadele yönteminden kademeli olarak uzaklaşarak, ideolojik yapısını "Apoculuk" temelinden "Apoizm" adı verilen bir düşünce sistemine dönüştürmüş; bu süreçte isim değişiklikleri ve yeni örgütsel yapılarla yoluna devam etmeye başlamıştır. Suriye’de örgütün en güçlü uzantılarından biri olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), bugün 120 bin kişilik düzenli bir orduya sahip olarak görülmektedir. Bu da, PKK’nın yalnızca bir Türkiye meselesi olmadığını, aynı zamanda uluslararası bir boyut kazandığını göstermektedir. Dolayısıyla, PKK’nın ismen veya şeklen sahneden çekilmesi, onun ideolojik ve yapısal varlığının sona erdiği anlamına gelmemektedir. Yeni Ortadoğu düzeninde, bu yapı farklı isimler altında siyasi, sosyal ve askeri alanda varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
Bugün Türkiye’nin PKK ve Kürt siyasi hareketiyle kurmaya çalıştığı yeni diyalog zemini, tarihsel bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu gelişmelerin arkasında sadece iç siyaset değil, aynı zamanda Ortadoğu’daki yeni dengeleri doğru okuma çabası da yatmaktadır. Sayın Devlet Bahçeli’nin mimarı olduğu ve hükümetin ve ana muhalefet olmak üzere bazı muhalefet partilerinin de destek verdiği bu süreç, uzun yıllardır süren çatışmanın sona ermesi ve Kürtlerle barış içinde yaşanabilmesi adına olumlu bir gelişmedir.
Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere yönelik uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarının sona erdirilmesi yönünde atılan bu adım, toplumsal barış ve kardeşliğin yeniden tesisi için önemli bir fırsattır. Bu sürece karşı çıkmak, ülkenin geleceğine ve birliğine zarar vermek anlamına gelir. Kardeş kavgasının son bulması ve ortak bir yaşam alanının inşa edilmesi adına yapılan bu girişimler, hem tarihi bir sorumluluk hem de insani bir gerekliliktir.