GERÇEKTEN ŞAKA GİBİ..!
Yahu siz farkında mısınız? Biz alay ettiğimiz şeyin tam ortasındayız. Gülerek normalleştirdiğimiz her olay, bir sonraki felaketin temelini atıyor.

Müge Meşe
[email protected] -Bu ülkede bir sabah uyanıyorsun; haberlerde şu cümle var:
“Sahte diplomayla yıllarca doktorluk yapmış.”
Başka bir sabah:
“Ehliyeti olmayan kişi yıllardır ambulans şoförüymüş.”
Ertesi gün:
“Depremde ölmüş mühendislerin diplomaları piyasaya sürülmüş.”
Ve daha ertesi gün:
“LGS soruları sınavdan önce bazı gruplarda dolaşmış.”
Ne mi oluyor sonra?
Hiçbir şey.
Haber akıyor, ekranlar değişiyor, tweetler atılıyor, birkaç karikatür yapılıyor ve geçiliyor.
Ama geçilmiyor.
Geçilen her haber, aslında bir ülkenin geleceğinden, güvenliğinden, ahlakından eksilen bir parça.
Artık öyle bir noktadayız ki, ölüler bile bu düzenin kurbanı.
6 Şubat depreminde kaybettiğimiz avukatların, mühendislerin, mimarların diplomaları...
Bu ülke, ölülerinin adını sahte diplomaya basacak kadar gözünü kararttı.
Yani biri mezara, biri devlete emanet edilen şeyler…
İkisi de çalındı.
Ve kimse yerinden kıpırdamadı.
Hayal et:
Depremde ölmüş bir mühendisin diploması, başka birine sahte olarak satılıyor.
O kişi, belki de yeni bir bina yapıyor.
Ve belki, o binada başka hayatlar göçüyor.
Bu, bir senaryo değil.
Bu, gerçek.
Yaşanıyor.
Ve kimse gerçekten ne utanıyor, ne hesap veriyor.
Medeni bir ülkede böyle bir haber çıksa ne olurdu?
Devlet başkanı çıkar, ülkesinden özür dilerdi.
Meclis sabaha kadar çalışır, kurumlar yenilenirdi.
Sorumlular hapse girer, vicdanlar titrerdi.
Peki bizde?
Bir kahkaha efekti gibi, sosyal medyada dalga geçiyoruz.
"Diplomamı bastırdım, sıra yüksek lisansa geldi."
şeklinde sözde tepki veriyoruz!
Yahu siz farkında mısınız?
Biz alay ettiğimiz şeyin tam ortasındayız.
Gülerek normalleştirdiğimiz her olay, bir sonraki felaketin temelini atıyor.
Bir toplum düşünün;
Doktoruna güvenemiyor.
Öğretmenine şüpheyle bakıyor.
Mühendisinin yaptığı, binaya girmeye korkuyor.
Şoförünün direksiyona nasıl geçtiğini bilmiyor.
Bu, normal değil.
Bu, yaşanabilir değil.
Bu, toplumsal bir çürümenin açık ve net fotoğrafı.
Sadece sahte belgeler değil,
gerçek emeklerin, alın terlerinin, hayatların gaspıdır bu.
Bir öğrencinin LGS’deki başarısı, başka birinin torpilli kağıdıyla eziliyor.
Bir gencin yıllarını verdiği hukuk fakültesi diploması, parayla bastırılmış bir sahte kağıtla aynı masaya konuluyor.
Bu mesele artık sadece etik değil,
hayat memat meselesidir.
Bu sahtekarlık sadece adaleti değil,
doğrudan yaşama hakkını tehdit etmektedir.
Biri çıkıp sormalı:
Bu kadar sahte şeyin içinde, biz gerçek olan neyle ayakta kalıyoruz?
Ama belki de en acısı şu:
Gerçek olmak, artık bu ülkede bir yük.
Çünkü her şeyin sahtesi prim yaparken, dürüst insanlar ya eziliyor, ya dışlanıyor, ya da sistem dışına itiliyor.
Şunu kabul edelim:
Evet, bu ülke şaka gibi.
Ama artık gerçekten kimse gülmüyor, geçiştiriyor
Çünkü bazı şakalar vardır; sistemin çürümüşlüğünü perdelemekten başka bir işe yaramaz.
Ve biz o perdeyi kaldırmadıkça da , O karanlık kalkmaz!
Müge Meşe