03 Ekim 2022 - Pazartesi

FAİZİ DÜŞÜK TUTMANIN GEREKÇESİ NEDİR?

Yazar - Haluk Fikret
Okuma Süresi: 12 dk.
1881 okunma
Haluk Fikret

Haluk Fikret

halukfikret@hotmail.com -
Google News

FAİZİ DÜŞÜK TUTMANIN GEREKÇESİ NEDİR?

Türkiye’yi yönetenler ve “danışmanlar ordusu” içerisinde; enflasyon ile faiz oranları, aynı zamanda da özellikle bizim konumumuzdaki ülkelerde kur artışları (milli paranın erimesi) arasında doğrudan bir ilişki olduğunu bilen hiç kimsenin olmadığını ileri sürmek eğer safdillik değilse, bilinçli bir “yanıltıcı” politikadan ibarettir!

FAİZİ DÜŞÜK TUTMA İNADI “KUSUR” DEĞİL “BİLİNÇLİ” BİR TERCİHTİR.

BDDK; Bankalarca kullandırılan bireysel (konut, otomobil ve ferdi) krediler ile kredi kartları dâhil tüm kredileri 69 sektör altında toplamıştır.

2022 Haziran ay sonu itibariyle bireysel kredi ve kredi kartları dışındaki toplam kredi tutarı 5,051 Trilyon TL’ye ulaşmış bulunmaktadır.

Bireysel krediler dışında kalan 65 sektörün içerisinde; İnşaat sektörü nakdi kredileri (520,303 milyar TL) 8,08 ve Enerji (Elektrik, Gaz ve Su Kaynakları Üretim. Dağ. San.) sektörü (467,791 milyar TL) tutarındaki kredi stoku ile (7,27) önemli bir paya (15,35) sahiptirler.

Ne var ki; aynı dönem itibariyle kanuni takipteki hesaplara “aktarılmış” olan ve takipteki bireysel krediler ayrık, toplam (130,223 milyar TL) tutarındaki “tasfiye olunacak krediler” içerisinde de;

İnşaat Sektörü; 29,560 Milyar TL ile (22,70) ile birinci, Enerji Sektörü ise 20,607 milyar TL ile 15,82 ikinci sırasında yer almaktadır. Bu iki “güzide” sektörün “tasfiye olunacak borçlarının” toplamı, sektör genel toplamının (bireysel ayrık) 38,52’sine, bireysel de dahil olduğunda dahi toplamın üçte birine (33,12’sine) tekabül etmektedir.

Başka bir ifade ile; banka ve finans kurumlarından kredi ve/veya kredi kartı kullanan 36 milyonu aşkın bireyden, yasal takibe “düşmüş” olan 4 milyon 127 bin kişisinin toplam krediler içindeki “gecikmiş” borç oranı 19,05 iken, inşaat sektöründe faaliyet gösteren birkaç bin firmanın yasal takipteki kredilerinin oranı da (hemen hemen aynı) 18,1 düzeyinde bulunmaktadır!

Öte yandan siyasi iktidar nezdinde “güzide olan” bu iki sektör sadece bankalar tarafından da finanse edilmemekte, aynı zamanda Leasing ve Faktöring firmalarınca da kredilendirilmektedir.

Nitekim İnşaat Sektörünün Mart 2022 itibariyle Finansal Kiralama Şirketlerinden (Leasing) kullandığı kredilerin payı 98,4 Milyar TL tutarındaki toplam tutar içerisinde 14,6 milyar TL ile 13,46 düzeyindedir.

Enerji sektörünün kredi toplamı ise 9,9 milyar Liradır.

Ne var ki; 7,3 Milyar TL tutarındaki toplam “Tasfiye Olunacak Krediler” içerisinde İnşaat Sektörünün payı

ise 1,969 milyar TL ile toplamın dörtte birinden fazla (26,92) mertebededir.

İnşaat Sektörü, Mart 2022 itibariyle toplam 33,236 milyar TL tutarındaki Faktöring Piyasasında ise 1,957 milyar TL, Enerji sektörü de 880,9 Milyon TL tutarlarında kredi stokuna sahiptirler.

Sonuçta İnşaat sektörünün Banka ve diğer Finansal Kuruluşlardan kullandıkları kredilerin toplamı 520,303 milyar TL, yasal takipteki kredi toplamı ise 29,560 milyar TL düzeyindedir.

Enerji sektörünün ise toplam 467,791 milyar TL tutarındaki kredilerinin 20,607 milyar TL tutarındaki bölümü “yasal takipte” bulunmaktadır.

Sonuç olarak bu iki sektörün kullandığı 988,094 Milyar TL tutarındaki kredilerin “yasal takibe intikal etmiş” olan kısmı ise 50,167 Milyar TL tutarındadır.

Her ne kadar yasal takibe “aktarılmış olan” kısım ilk bakışta 5,08 gibi “küçük” bir oran olarak gözükse de Finans sektöründe yasal takibe aktarılmış olan kredilerin 2’nin üzerinde olması ciddi bir risk olarak algılanır!

Kaldı ki yukarıda da açıklandığı üzere bu iki “seçkin” sektörün, bankacılık/finans sektöründeki yasal takibe aktarılmış krediler içerisindeki payı 30’un üzerindedir!

Öte yandan; bu sektörlerde “fiili olarak” takibe aktarılması gerekirken “canlı görünen” kredilerin, faiz tahakkuk ettirilmek ve “defalarca” yeniden yapılandırılmak suretiyle “yüzdürüldüğüne ilişkin” olarak Bankacılık çevrelerindeki söylemler ayyuka çıkmış bulunmaktadır.

Bu suretle bankalar “fiilen” tahsil etmedikleri kredilere “kaydi olarak” tahsilat yaparak, bilançolarını da makyajlamış olmaktadırlar!

Görüldüğü üzere siyasi iktidarın inadı bir cehalet, körlük ya da “inanca dayalı” bir tercih değil, somut duruma yönelik son derece “bilinçli” bir tercihtir.

Çünkü; Banka ve finans sektörü ile diğer finansal kuruluşların, verdikleri kredileri tahsil edememeleri halinde; sadece batan firmalar değil aynı zamanda bu sektörlerin tedarikçi ve/veya bayileri olan şirketler de batacaktır. Ancak aynı zamanda “ve esas olarak” bu sektörlere kredi veren banka ve diğer finansal kuruluşların da (batmasalar bile) çok ciddi yaralar alacağı kesindir!

Bu nedenle banka bilançolarını ileride çıkabilecek fırtınalara karşı korumak ve sermaye yeterlik rasyosunu da Avrupa Kriterlerine uygun tutabilmek bir öncelik haline gelmiştir.

Nitekim uygulanan politikalar sonucunda, 31 Ağustos 2022 tarihi itibariyle;

2021 yıl sonuna göre BIST Sanayi Endeksi 99,03 artış kaydetmişken, Bankacılık Endeksi 147,93 oranında artış sağlamıştır.

Not: Son operasyonlar sonucunda Sanayi (Endüstri) Endeksi (XUSIN) yıl başına göre 50 artış kaydetmişken, BIST Banks (XBANK) Endeksi 72 artmış bulunmaktadır.

Siyasi iktidar, bu sonucu engelleme amacının yanı sıra, öte yandan enflasyon hedeflemesini değil de ekonomik büyüme ve istihdam artışını tercih etmek suretiyle, sadece yandaşları (seçtirenleri) değil, aynı zamanda seçmenleri de “memnun ederek” seçimlerde başarı elde etmek amacıyla faizleri düşük tutup, “ucuz krediler” ile büyük sorunları ötelemek amacını gütmüştür.

FAİZLERİN “DÜŞÜK TUTULMASI” HALKA NE KAZANDIRMAKTADIR?

2022 Haziran sonu itibariyle, bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlar tarafından 36.172.000 kişiye kullandırılan (kredi kartları dahil) nakdi Bireysel Krediler 1, 384 trilyon TL’na ulaşmış ve 6,436 trilyon TL tutarındaki 

toplam “nakdi” krediler içerisindeki payı da 18,52 olmuştur.

Aynı dönem itibariyle, toplam olarak 30,9 milyon kişinin kredi kartı kullanımı da 444,7 milyar liraya ulaşmıştır.

Bireysel kredi borçluları ve/veya kredi kartı sahipleri, söz konusu “borç tuzağı” ile bir yandan sanal bir refah içerisinde oldukları yanılgısına kapılırken, diğer yandan da aldıkları konut kredileri ile inşaat, kullandıkları otomobil kredileri ile otomotiv (imalat) sektörlerini ve bireysel krediler ile kredi kartları vasıtasıyla (başta imalat, gıda, tekstil/deri, eğitim ve turizm) olmak üzere hemen hemen tüm sektörleri finanse etmektedirler.

Ayrıca da ödedikleri faizler ile Bankacılık ve diğer finans kuruluşlarını ihya etmektedirler.

Ne var ki; Haziran 2022 itibariyle Bireysel kredi kullananlardan “yasal takibe intikal etmiş” ve takibi devam etmekte

olan kişi sayısı 3.024.447 kredi kartlarında ise 2.697.836’ya ulaşmış bulunmaktadır.

Öte yandan bireysel kredi kartlarından dolayı Ocak-Haziran 2021 döneminde 222.000 kişi yasal takibe uğrarken bu yılın aynı döneminde sayı katlanarak 471.000 kişiye ulaşmıştır.

Haziran ay sonu itibariyle bireylerin yasal takipteki krediler toplamı (kredi kartları dahil) 160,878 Milyar TL olup, yasal takipteki toplam krediler içindeki payı da 19,05 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Aynı kişilerin hem bireysel kredi hem de kredi kartı borcundan dolayı “mütemerrit” duruma düşmüş olanları dikkate alındığında, gerçek kişi sayısı 4.126.858 kişi olmuştur.

Dolayısıyla; Türkiye’de yaşayan her 20 kişiden biri, almış olduğu kredi ve/veya kullandığı kredi kartlarından dolayı “mütemerrit” durumdadır!

Siyasi iktidar tarafından bağımsız olması gereken TCMB’na müdahale edilerek “fiyat istikrarı” politikasını öteleyen faiz ve para politikaları ile adeta kumar oynanması emeği ile geçinenler, emekliler, işsizler ve küçük hatta orta büyüklükteki esnaf için günü kurtarmak (borcu borçla kapatmak) dışında en ufak bir kazanım 

sağlamadığı gibi, süper enflasyon ile her gelen gün, gideni aratmaktadır.

Nitekim, göreceli olarak düşük faizli “konut ve otomobil kredilerinden” bırakınız dar ve sabit gelirli emekçiler ile küçük esnafın, orta gelir grubundaki insanların dahi yararlanmaları neredeyse imkânsız gibidir.

Örneğin düşük faizli konut kredileri sadece yeni “sıfır konut ve taşıt” için kullandırılmakta, ancak sıfır konutların satış fiyatları bırakınız metropolleri, taşrada dahi 2 Milyon TL’den başlamaktadır. Dolayısıyla “sıfır konut” satın alabilmek için en makul bir tutar ve en düşük faiz oranı ile kredi alınabilirse dahi ödenecek tutar, karı/koca emekli hatta çalışanların veya küçük/orta esnafın bile hemen tamamına yakınının ödeyebileceği sınırların çok üzerine çıkmaktadır!

Örneğin; 1.000.000.- TL tutar ve 1,29 faiz oranı üzerinden 120 ay vade için ödenecek aylık taksit tutarı 16.429 Liradır.

Bu durumda da (açılış masrafları ayrık) toplam 971.444.- TL faiz ödenmeye katlanmak gerekmektedir. 

Söz konusu kredi 60 ay olursa bu defa taksitler 24.043.- Liraya ulaşmaktadır.

Reklamı yapılan konut kredileri, zaten (istisnalar dışında) pratikte de sadece yandaş inşaat firmalarının projelerinden konut alan “hali vakti yerinde” kişilere kullandırılmaktadır.

Aynı durum (tarımsal sanayi kredileri ayrık) tarım ve hayvancılık sektörü ile küçük esnaf kredilerinde de kendini göstermekte, içinde bulunulan kriz ortamında yoksul çiftçiler ve aile işletmesi şeklindeki hayvancılık, artan girdi maliyetleri ve işletmelerinin optimal büyüklükte olmaması, sulama sorunları, pazara uzaklık vb. nedenlerle “göreceli olarak” düşük faizli kredilere ulaşabilseler dahi ancak günü geçirebilmekte, borcu borçla ödeme kısır döngüsü içinde, her geçen gün gün daha da yoksullaşarak haciz, icra ve iflaslarla boğuşarak hayatlarını sürdürebilmektedirler.

Elinde bırakın ticari yatırım ve faaliyetlere girişmeyi, başını sokacak bir konut alacak kadar birikimi olmayan kişiler, küçük tasarruflarını bankalarda mevduat vb. yatırım araçlarında tutmak zorunda kalmaktadır. TL cinsinden mevduatlarını KKM şeklinde değerlendirenler dışındakilerin paraları her geçen gün enflasyon karşısında hızla değer kaybetmektedir.

Nitekim reel faiz farkı da olağanüstü boyutlara varmış durumda!

Haziran 2022 itibariyle TCMB’nin kamuya açık EVDS (Elektronik Veri Dağıtım Sistemi) verilerine göre; Bankaların üç aya kadar vadeli mevduatlara, yani vadeli mevduatın en çok yer aldığı 32-45 gün (kırık vadeye) uyguladıkları ortalama faiz oranı brüt 18,30 olup “resmi” enflasyon oranı ile yıllık bazda net 61,24 negatif bir olağanüstü farka ulaşmış bulunuyor.

KKM’lerdeki (1,3 Trilyon TL’yi aşan) meblağın (kur farkından kaynaklı) büyük bölümü ise mevduat sahiplerine halkın sırtından (TCMB/Hazine tarafından) ödenmektedir.

Kaldı ki “yaşanan” enflasyon karşısında bu kesimin birikimleri dahi reel olarak ciddi bir şekilde erimektedir…

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler bahis siteleri siyahbet giriş blossomtips.com