28 Kasım 2022 - Pazartesi

SEÇİMLER VE İTTİFAKLAR

Yazar - Haluk Fikret
Okuma Süresi: 9 dk.
4808 okunma
Haluk Fikret

Haluk Fikret

halukfikret@hotmail.com -
Google News

SEÇİMLER VE İTTİFAKLAR

NE YAPMALI?

AKP yönetiminin ülkeyi getirdiği uçurumun kıyısı ekonomik ve sosyal yönleri ile yazı dizisinin önceki bölümlerinde kapsamlı bir şekilde ele alınmıştı.

Bir önceki bölümde de yaklaşan seçimlerde “altılı masanın” tavrı ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında birleşmeleri gerekliliği, esas ve öncelikli olarak da parlamentoda çoğunluğu sağlamaları halinde, kendilerini bekleyen “ekonomik ve sosyal enkaz” karşısında nasıl bir programları olduğunu aktif bir şekilde anlatmaları gerektiği üzerinde durulmuştu.

“DENİZE DÜŞEN, YILANA SARILIR”

Yazı dizisinin önceki bölümünde de değinildiği üzere;

Küresel kapitalizm; ana kalelerinde olduğu gibi (ABD’de demokratlar / cumhuriyetçiler, İngiltere’de muhafazakârlar/işçi partisi vb.) çeper ülkelerde de “sağa alternatif sağ” şeklinde “muhalefet odakları” yaratma amaçlarına ülkemizde de ulaşmış görünmektedir!

Öte yandan, masa bileşenlerinin mazisine bakıldığında, küresel odaklar nezdinde “kullanılabilir en iyi aparat” olmasalar dahi, özellikle “Atlantik ötesi ve berisi” için “endişeye mahal” bir özellik barındırmadıkları da ortadadır.

Altılı masanın ekonomiyi “süreç içerisinde ve kapitalizmin kuralları çerçevesinde” mümkün olan en az hasarla “rayına koysa” dahi, kısa vadede halk için ne demokratik bir ortam ne de ekonomik refah sağlayamayacağı açıktır. Çünkü altılı masanın amacı “mevcut müesses nizamı” değiştirmek değil, sadece kendilerinin yönetime talip olmalarından ibarettir.

Ana akım muhalefetin (altılı masanın) biri merkez (CHP) diğerleri ise sağ, hatta aşırı sağdan müteşekkil partilerden oluştuğu bilinen bir gerçektir.

Oysa halk yığınları için kısa erimli ekonomik refah değil, aslolan sosyal ve ekonomik durumun sürekli iyileşen bir rota çizmesi gerekliliğidir. Bunun için de öncelikle, tamamen tahrip edilmiş olan devlet düzeni ve en az o kadar önemli olan toplumsal kutuplaşma, neredeyse halk yığınları arasında düşmanlığa varan “ötekileştirme” siyasetinin ivedilikle sonlandırılması, çöpe atılması gerekliliğidir.

İşte bu noktada altılı masadan beklenti içerisinde olmak safdillik olur. Yapılması gereken, masanın bu çizgiye gelmesi için parlamento içinde ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla güçlü bir demokratik baskı mekanizması kurulmasıdır.

Bu bağlamda, başkanlık sisteminden “güçlendirilmiş” parlamenter sisteme geçişin sağlanmasının ön koşulu olarak, öncelikle ilk turda Cumhurbaşkanlığının kazanılmasının gerekliliği açıktır.

Ancak mevcut duruma göre, bu adım anayasa değişikliği ile taçlandırılmaz ise, ucube başkanlık sistemi devam edecektir.

Ne var ki, bilindiği üzere anayasa değişikliği ancak “nitelikli” çoğunlukla, yani 600 vekilden en az 360’ının (referanduma gerek olmaması için 400) oyu ile mümkündür.

Bir savaş ve/veya “iktisadi olağanüstü hâl” gibi bir durum yaratılmaz ise seçimlerin en geç Haziran 2023’de yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda, tüm muhalif güçlerin buna göre hesap yapması gerekmektedir.

“ÇUVALDIZI KENDİNİZE, İĞNEYİ BAŞKALARINA BATIRIN”

Halihazırda seçimlere katılma hakkı olan, Cumhur ve Millet ittifakları yanı sıra “Emek ve Özgürlük İttifakı” ile “Sosyalist Güç Birliği” adı altında 4 ittifak bulunmaktadır. Kendini merkez olarak ifade etmesine karşın, aralarında Muhsin Yazıcıoğlu çizgisinden gelen faşist bir partiyi de barındıran 5. Bir ittifak kurulması için de görüşmeler yapılmakta.

“Emek ve Demokrasi İttifakı” tüm sosyalist ve demokratik parti ve kuruluşları en geniş demokratik/sosyalist güç birliği kurulması amacıyla birlikte hareket etmeye ve iki sağ oluşuma karşı “3. Yolun” oluşturulması için davet etmiş, ancak ne yazık ki yeterli karşılığı bulamamış ve “Sosyalist güç birliği” adı altında dört partiden oluşan bir ittifak daha kurulmuştur.

Aynı süreçte TİP, sosyalist blokun bir araya gelerek parlamentoda en az 20 milletvekili ile grup kurabilmesi için yoğun bir çaba göstermiştir.

Bu istem; Emek ve Özgürlük ittifakı içerisinde seçime girilmesini, seçim sonucunda sosyalistlerin ayrılarak “Birleşik Sosyalist grup” kurmalarını içermekteydi.

HDP, bu teklife dahi karşı çıkmadan (sessiz kalarak) zımnen onay vermiştir.

Ne var ki, bu çok önemli ve tarihi birlik anlayışına olumlu yanıt vermeyen dört parti ayrı bir ittifak kurmayı yeğlemiştir

Dördüncü ittifak “güç birliği” adını almış olmasına rağmen bu “gücün” niteliği bu yazının konusu olmamakla birlikte, enerjisinin doğru yöne kanalize edilememesi halinde “düşmana değil, dostlarına” zarar vereceği açıktır.

Ne yazık ki Türkiye “sosyalist solunun” mevcut durumda tamamı bir araya gelse 7’lik barajı aşamayacak durumda. Bu gerçeği gören TİP, EMEP ve diğer partiler 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana “Emek ve Özgürlük İttifakı” içerisinde yer almaktalar. (2015’de HDP listesinden)

Henüz vakit geçmeden söz konusu ittifakın, TİP’in önerisi doğrultusunda “Emek ve Özgürlük İttifakı” içerisinde yer almak suretiyle, bu ittifakın 20 düzeyinde oy alması ve sosyalistlerin parlamentoda ayrı bir grup kurabilmesinin sağlanması, halka ne kazandırır, aksi ne kaybettir konusunun irdelenmesi gerekli ve zorunlu en acil görev olarak sosyalistlerin önünde bulunmaktadır.

Cumhuriyetin 100. Yılında ülkeyi bataklıktan kurtaracak, dünyada hak ettiği ekonomik ve demokratik konuma ulaştırabilecek bir anayasa yapılması sadece sosyalistlerin değil, tüm liberal ve demokrat kamuoyunun üzerinde hassasiyetle durması gereken bir görevdir.

Bu da ancak, mevcut iktidar ve düzen içi muhalefet (altılı masa) dışındaki “üçüncü yolun” azami güce kavuşturulması halinde olabilir.

HDP’nin ana gövdesini oluşturduğu ve bir kısım sosyalist parti ve oluşumların, cürümlerinden kat be kat oranda temsil edildikleri “emek ve demokrasi cephesinin” hem nicel olarak  (daha da) güçlendirilmesi (tüm sosyalist ve demokratik güçleri kapsaması) hem de oluşturacakları program ile nitel bir sıçrama yapması, Türkiye’nin yakın geleceği için hayati önem taşıyan ve asla ihmal edilemeyecek bir görevdir.

Bu bağlamda bazı gerçeklerin altını çizmek gerekmektedir.

HDP olmaksızın kurulacak bir sol ittifakın esasen sol olmaktan uzak bir anlayış olacağı bir tarafa, ulaşacağı oy ve temsil kabiliyeti son derece sınırlıdır ve dolayısıyla seçim barajını aşması bile mucizedir!

Kendisini sosyalist olarak niteleyenlerden “bir çocukluk hastalığından” kurtulamamış olan, ancak sayısal olarak cılız “sol” kesimleri, zaten parlamento seçimlerini küçümsemekte ve sandığa gitmeyi “pasifist/liberal bir anlayış” olarak yaftalamaktadırlar.

Sosyalist/demokrat seçmenlerin asıl önemli bölümü oluşturan 68-78 kuşağının yaşlandığı, kendilerine umut verecek “birleşik” bir sosyalist önderlik olmadığı için de umutlarının azaldığı ve zorunlu olarak (kerhen) CHP’ye oy vermeye devam ettikleri bir vakıadır.

Esasen CHP’nin bir “halk” partisi, hatta bir sosyal demokrat parti dahi değil, merkezde yer alan burjuva demokrat bir düzen partisi olduğu gerçeği sosyalistler tarafından ıskalandığı, adeta bu gerçeği ifade etmek bir tabu olarak görüldüğü ve asla ciddi bir şekilde üzerine gidilmediği için, CHP her geçen gün daha da sağa doğru dümen kırmaktadır.

Unutulmamalıdır ki CHP çok partili düzene geçilmesini müteakip 1977 yılında en yüksek oy oranına (41,38) o dönemdeki devrimci dalganın yükselişi karşısında, mecburiyetten sarıldığı sol söylem ve propagandalar sonucunda ulaşmıştı.

Dikkat edilmesi gereken çok daha önemli bir husus da Kılıçdaroğlu’nun başkan seçilmesi halinde, genel başkanlıktan istifa etmesi gerekeceği ve bu durumda da CHP yönetiminin, Altılı Masa’nın yapısı ile özellikle de Akşener ve “kötü” partisi vasıtasıyla daha da sağa çekileceği hususudur.

Başka bir önemli husus da anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi halinde Cumhurbaşkanının pasif bir konumda, ancak Başbakanın (Akşener) aktif durumda olacağı gerçeğidir.

Dolayısıyla, halkın ve hatta tüm ülkenin kaderinin oylanacağı seçimde demokratların, başta da sosyalistlerin çuvaldızı kendilerine batırmaları gereklidir…

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler bahis siteleri siyahbet giriş blossomtips.com