25 Ekim 2022 - Salı

GEMİNİN ROTASI NEREYE DOĞRU?

Yazar - Haluk Fikret
Okuma Süresi: 9 dk.
2643 okunma
Haluk Fikret

Haluk Fikret

halukfikret@hotmail.com -
Google News

Yazı dizisinin önceki bölümlerinde siyasal iktidarın “faiz sebep, enflasyon sonuç teorisinin” ülkeyi getirdiği sonuç ve bu sonucun nedenleri tartışılmıştı.

Bu yazıda geminin rotası ve ulaşacağı liman, ya da (maalesef) çakılabileceği kayalıklar ele alınacak, yazı dizisinin gelecek haftaki bölümünde ise “yeni ekonomi modelinin” sosyal ve politik yansımaları değerlendirilecektir.

Pandemi nedeniyle dibe vuran Turizmin, bu yıl “turist sayısı itibariyle” pandemi öncesini de geçmesine karşın, TL’nın değersizliği ve rekabet sonucu fiyatların diplere çekilmesi nedeniyle, birkaç aylık Turizm gelirinin yaraya (döviz dar boğazına) merhem olması ne yazık ki sınırlı bir etkiye sahip olacaktır!

Tohum, gübre ve mazot fiyatlarındaki artışın, ayrıca mera ve sulanabilir tarım arazilerinin “muhtelif” yapılaşmalara açılmasının neden olduğu yetersiz üretim sonucunda, ithal edilmek zorunda kalınanlar nedeniyle, bırakınız diğer sektörleri, tarım dahil özellikle de ihracat ağırlıklı sektörlerin büyük bir bölümü ithalata bağımlı durumdadır.

Su kaynakları bile ya HES’lere kurban edilmekte ya da büyük yerli/yabancı kapitalistlere (şişeleyerek halka fahiş fiyatlarla satmaları için) peşkeş çekilmiş durumdadır.

Dolayısıyla yakın zamana kadar bir tarım ülkesi olarak nitelenen şimdilerde “gelişmekte olan” şeklinde tanımlanan Türkiye tarım, hayvancılık ve su sektörlerindeki politikaları nedeniyle, bu alanlarda dahi her geçen gün geriye gitmektedir.

Nitekim 2022 yılı yaz aylarında bile sebze ve meyve fiyatlarında enflasyona olumlu katkı sağlayabilecek “mevsimsel” etkiler görülemedi ve Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) yıllık bazda “tarihi rekor          kırarak” yıllık bazda 135,06 yükseldi.

Sonuç olarak  “Dünyanın kendine yeten 7 ülkesinden biri” olmakla övünülen günlerden; Latin Amerika’dan dana, Rusya ve Ukrayna’dan (dünya ithalat lideri unvanıyla) Ayçiçek yağı, muhtelif ülkelerden ise hayvan yeminden, arpa ve mısıra kadar ithal eden bir ülkeye evrildik.

Türkiye, Birleşmiş Milletler'in Haziran ayında yayımladığı iki ayrı gıda görünümü raporunda, dünyanın sayılı buğday üreticileri arasında yer almasına karşılık, aynı zamanda da en çok buğday ithal eden 3. Ülke konumunda.

Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye, büyük çoğunluğun evine yılda ancak birkaç kez “çiftlik balığı” girebildiği, Norveç’ten somon balığı ithal edilen, kırmızı etin de (kıyma dışında) ayda yılda bir alınabildiği “gelişmekte olan” bir ülke haline geldi…

Öte yandan; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri, Türkiye'de buğday üretiminin 2020'de 20,5 milyon; 2021 yılında ise 17,6 milyon ton olduğunu gösteriyor. Bu düşüşün başlıca sebebi olarak kuraklık, gübre ve mazot fiyatlarındaki artış gösteriliyor.

Nitekim Türkiye, doğalgazda yüzde 99.1 - petrol ve ürünlerinde yüzde 92.4 oranında dışa bağımlı durumda.

Bu nedenledir ki, bir yandan uluslararası piyasada doğalgaz ile petrol ve petrol ürünleri fiyatlarındaki artış, diğer yandan TL’nın diğer paralar karşısındaki çok büyük montanlı (42 oranında) erimesi karşısında;

Dış ticaret açığı rekor üstüne rekor kırarak Eylül 2022 itibariyle 158,5 artışla 83,8 Milyar dolara, cari açık ise Ağustos ayı itibariyle 40,9 milyar dolara ulaşmış bulunmaktadır.

ENERJİ İTHALATI 9 AYLIK DÖNEMDE YILLIK YÜZDE 135 ARTTI

Enerji hammaddelerinin ve dolar kurunun bugünkü seviyelerinin altına düşmemesi halinde (ki oldukça zor görünüyor) 2022 yılının 100 Milyar Doların üzerinde bir dış ticaret açığı ile kapanacağı öngörülmektedir.

Nitekim Türkiye’nin enerji ithalatı 2020 yılında 29 Milyar Dolarken, artan ihtiyaçlar ile kur ve emtia fiyatlarındaki artışlar nedeniyle 2021 de ise 50,7 Milyar Dolar tutarına yükseldi.

Ticaret Bakanlığı verilerine göre Ocak-Eylül döneminde enerji ithalatı yüzde 135 artışla 73,85 milyar dolar olurken, 12 aylık birikimli enerji ithalatı da yüzde 139 artışla 93 milyar dolara çıktı.

Öte yandan; Türkiye’de güncel olarak ithalatının 81,3’ü ham ve ara madde,  10,7’si sermaye (yatırım) mallarına dayalı olup, sadece 7,9’u tüketim mallarından oluşmaktadır. Yılın son çeyreği ile, gelecek yılın ilk çeyreğinde “mevsimsel etkiler nedeniyle” enerji ithalatının miktarı ve parasal tutarı çok daha yüksek seviyelerde olacaktır.

Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde durumun vahameti apaçık ortada! Çünkü;

  • 30 Eylül itibariyle Merkez Bankası rezervleri SWAP’lar çıkarıldığında (net) 59,2 milyar dolar eksi bakiye vermektedir. (Kasada para yok)
  • Ağustos sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan “kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku” 185,9 milyar ABD doları düzeyindedir. (Acil ödenmesi gereken borç çok yüksek)
  • Türkiye’nin ihracatı artmakla birlikte, ihracatın ithalatı karşılama oranı gittikçe daha da düşmektedir.
  • İhracat artmakla birlikte katma değeri düşmektedir. Çünkü, başta en fazla ihracat yaptığımız Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm dünyada resesyon endişeleri nedeniyle talep azalmakta, buna karşılık uluslararası rekabet artmaktadır. (Gelir azalmakta)
  • Ağustos 2022 itibariyle cari açık 40,9 milyar dolar. (Çarkın dönmesi için gereken nakit ihtiyacı da artmakta)
  • Öte yandan da Türkiye’deki süper enflasyon nedeniyle maliyetler olağanüstü bir artış göstermektedir. TL Eylül 2022 itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine oranla Avro karşısında 74 oranında değer kaybetmiş, ancak aynı dönemde ÜFE 151 oranında artış göstermiştir. Dolayısıyla bu koşullarda istisnai kalemler ayrık, ihracat artışının da sekteye uğrayacağı ve çok verimli olamayacağı anlaşılmaktadır. (Sorunu iç dinamiklerle çözmek imkansızlaşıyor)
  • Ne var ki Türkiye, uygulanan ekonomik ve politik handikaplar nedeniyle, CDS primlerinin 900 baz puanı geçtiği (halen de 730’un üzerinde olduğu ve dünya liderliğine oynadığı) bir durumla karşı karşıya. (Dış kaynaklar ise hem pahalı hem zor hem de riskli!)

Dolayısıyla; yabancı sermayenin “risk iştahının” azaldığı ve (döviz) faiz oranlarının yükseldiği, ancak döviz gereksiniminin had safhada olduğu bu dönemde, Türkiye’nin borç çevirme dışında “taze” yabancı kaynak bulması oldukça zor. Bulması halinde de çok yüksek maliyetler (TCMB politika faizinin üzerinde)  ödemek zorunda kalacağı gün gibi aşikâr!

PALYATİF TEDBİRLER YARAYA MERHEM OLABİLİR Mİ?

Bedelli askerlikten 2023 yılı ilk yarısında maksimum 500 milyon dolar civarında bir gelir elde edilebilir. Yurt dışından “vergi barışı” yolu ile döviz transferi zaten yıllardır yürüklükte ve bu koşullarda çok büyük montanlı taze giriş beklemek safdilliktir!

Portföy yatırımlarında yönün giriş değil, aksine çıkış olduğu göz önüne alındığında geriye, doğrudan yatırım çekecek yöntemler aramak olabilir. Ne yazık ki hem dünyadaki resesyona doğru yönelen enflasyon ortamı, hem de Türkiye’nin hukuk düzenine olan güven ve itibarın yerle yeksan olduğu bir ortamda üretim alanında taze “sınai” yatırım beklentisi de ancak bir hayal olabilir.

Geriye yine doğrudan yatırım kalemi içerisinde yer alan, yurt dışında mukim kişilere gayrimenkul (arsa-ofis) satışının teşviki olabilir! Örneğin vatandaşlık verilmesinin 400.000 dolardan 250.000 dolara çekilmesi gibi.

Bir başka olası (palyatif) ancak daha etkin çözüm de en büyük ithalat kalemi olan (ve önümüzdeki altı ayda mevsimsel etkilerle talebin pik yapacağı) enerji hammaddeleri ile ilgili olarak, aynı zamanda en büyük ithalatı yaptığımız Rusya federasyonuna ödenecek enerji faturasının “seçim sonuna” ertelenmesi!

Örneğin Gazprom iştiraki olan Gazprombank üzerinden oluşturulacak finansal bir mekanizmayla Türkiye’nin 20 milyar doları geçecek doğalgaz faturası seçimlerin ardına bırakılabilir.

Elbette ki bu durumun ulusal çıkarlarımızla bir ilgisi yok; yani gaz güvenliği ve fiyat indirimiyle alakalı değil. Günü kurtarmaktan ibaret.

Ancak, ABD yaptırımları ile karşılaşmamak için İş Bankası ve Denizbank’tan sonra Kamu Bankalarının dahi Rus ödeme sistemi MIR’den çekildiği ortamda böyle bir talebi Rusya kabul eder mi? Kabul ederse bunun bir siyasi bedeli olur mu?

Bu soruların yanıtını bekleyip göreceğiz…

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler bahis siteleri siyahbet giriş blossomtips.com