26 Eylül 2022 - Pazartesi

“SÜPER ENFLASYONUN NEDENLERİ”

Yazar - Haluk Fikret
Okuma Süresi: 11 dk.
1137 okunma
Haluk Fikret

Haluk Fikret

halukfikret@hotmail.com -
Google News

Sn. Cumhurbaşkanının defalarca dile getirdiği “faiz sebep, enflasyon netice” teorisi, uygulanan ekonomik/finansal politikalar sonucunda (amaçlananın tersine de olsa) pratikte doğrulanmış oldu!

Amaçlanan; politika faizini düşük tutmak suretiyle, düşük enflasyon oranlarına sahip olunacağı şeklindeyken, pratik sonuçları itibariyle Türkiye dünya altıncılığına yükselmiş oldu.

Bu sonuca etki eden asli nedenin; dünya konjonktürünün etkisinden ziyade, uygulanan hatalı “finansal politikalar” olduğuna yazı dizisinin ilk bölümünde kısaca değinilmişti.

Uygulanan faiz politikasının tek belirleyici olmasa da en önemli etken olduğu, Türkiye’nin dünyanın geri kalanından “çok yüksek” enflasyon oranı ile ayrışmasından da anlaşılmaktadır!

“BU ÜLKEDE FAİZ ARTIRILMAYACAK, DÜŞÜRÜLECEKTİR”

Sn. Cumhurbaşkanının ifadeleri, seçmenin ekonomik konulara uzak olan kesimi üzerinde olumlu bir etki yaratmış olmakla birlikte gerçekle bağı bulunmadığı, söz konusu süper enflasyon sonucunda ortaya çıkmış oldu.

Ekonomi yönetimi gerçekten faize ve “faizci zihniyete” karşı mı?

İslam Aleminin peygamberi, veda hutbesinde “ribanın her çeşidini ayağının” altına aldığını ifade etmişti.

Ribanın günümüzdeki karşılığı faiz ve tefeciliktir. İslam, her türlü faizi tefecilik ile eş değer tutmuş ve en büyük günahlardan biri saymıştır!

Nitekim Kuran’ın; Bakara 275, 276,278,279 – Al-i İmran 130- Rum Suresi 39 ve Nisa 29,30,31 ayetlerinde faizin “büyük günahlardan” olduğu belirtilmiştir!

O halde; İslam’ın emirlerine uyduğunu ifade eden ve 2021 yıl sonuna doğru “politika” faizinin 19’dan 12’ye kadar düşürülmesi üzerine yapılan eleştirilere “Nas orada dururken sana bana ne oluyor” şeklinde “Kur’an ayetlerine başvurarak” yanıt veren bir siyasal iktidarın faiz “politikasını” irdelemek de “farz” olmuştur!

NEREDENNNN NEREYE?

 “Nas orada dururken” Türkiye yakın bir tarihe kadar (şimdilerde enflasyonda olduğu gibi) faiz konusunda da dünya liderliğine oynuyordu!

Nitekim Türkiye, 19 Mart 2021 tarihinde politika faizinin 17’den 19’a çıkarılması sonucunda İran ve Kongo’yu geçerek “dünya faiz liginde” 7. Sıraya yükselmişti!

Ne var ki; Türkiye’de “sanılanın/söylenenin aksine” günümüzde de faiz “nominal olarak” çok düşük değil!

TCMB Politika Faiz Oranı 12 oranı ile “finansal verileri sağlıklı olan” 200’e yakın ülke içinde ilk 20 içerisinde bulunmaktadır! Bu 20 ülke içerisinde de faiz oranı 20’nin üzerinde bulunan ülke sayısı sadece yediden ibaret.

Ne var ki; enflasyon ile politika faizi arasındaki (ilgileşim) korelasyon “aklı başında yönetilen” ülkelerde tekli rakamlardayken, Türkiye’de bu iki olgu arasında uçurum 

bulunmaktadır! Resmi enflasyon 80,21 politika faizi 12

TÜRKİYE’DE FAİZLER GERÇEKTEN DÜŞÜK MÜ?

Başka bir ifade ile (Merkez Bankasının) 1 hafta vadeli repo (politika) faizi düşük mü? Evet, TCMB’nin geçtiğimiz hafta 12’ye indirilen faizi, enflasyon oranı ile mukayese edildiğinde ÇOK düşük.

Aynı zamanda, Hazinenin 2 yıllık (gösterge tahvil) faizi ile 5 ve 10 yıllık tahvilleri de (Temmuz Ayına kadar 20’ler seviyesinde ve üzerinde iken)  bu tarihten itibaren düşüşe geçerek, güncel durumda enflasyon ile mukayese edildiğinde ÇOK düşük (10,43 ile 13,84) seviyelerine geldi.

Ne var ki 2022 yılının en düşük seviyesine gerilemiş olmasına karşın, Türkiye (10 yıllık tahvilleri uluslararası piyasalarda işlem gören tüm ülkeler arasında)  Zambiya, Kenya, Nijerya, Pakistan ve Kolombiya’dan sonra dünya 6.sı durumunda.

Öte yandan 200’e yakın ülke arasında politika faizi 20’nin üzerinde olan ülke sayısı sadece yediden ibaret. Dolayısıyla Türkiye’nin politika faizi, 12’ye indirilmesine rağmen, dünya ölçeğinde halen daha çok yüksek.

Nitekim; Cumhuriyet tarihinde ilk kez Hazinenin faiz borcu ana para borcunu katlamış durumda!

Hazinenin emmuz ayı içerisinde açıkladığı son projeksiyonlarına göre, şu andan itibaren hiç borçlanma 

yapılmasa dahi, toplam 1,61 Trilyon TL ana para ve tam 2,18 Trilyon TL’de faiz ödemesi gerçekleştirilecek.

Bu “düşük” faizlerden kimler yararlanıyor?

Mevduat sahipleri mi? Konut, taşıt, ihtiyaç kredisi alan bireyler mi, KOBİ’ler mi? BOBİ’ler mi? Yoksa devlet (Hazine) mi?

TCMB politika faizinin talimatla indirilmeye başlanmasını müteakip;

Hazinenin 2 yıl vadeli (gösterge tahvil) faizi 18’lerden Kasım Ayında (10’dan fazla artarak) 20’ye yükselip, 12 Ağustos tarihine kadar da bu oranın altına hiç düşmedi. Ancak 27’lere kadar yükseldiği de oldu.

Keza 5 ve 10 yıllık tahvil faizleri de aynı şekilde hareket etti.  Yani devlet bu dönemde (sabit faizli) TL borçlarına ÇOK yüksek faiz verdi.

Dövize endeksli olanları ise 1 yıl önce 6 iken, halen 2 yıl vadede 9,18 ancak 3-15 yıl vadelerde ise 10’un üzerinde seyrediyor.  Kur artışı da cabası! TÜFE’ye endeksli olanlar da “malum” 80.

TCMB’den 13-14 ile borç alan bankalar, bunu 2022 boyunca (bir ay öncesine değin) gerçek kişilere 25-35 şirketlere 18-45 faizle satıyordu!

Bu faizler dünya altıncısı olan enflasyon ile mukayese edildiğinde “görece olarak” düşüktü! Ancak, elbette ki kredi alabilecek mali olanakları ve “moralitesi” yerinde olanlar için!

Aslında “Nas’dan söz edilip” ilaveten “bu ülkede faiz artırılmayacak, düşürülecektir” sözleriyle özellikle de mütedeyyin seçmenlerin “gönlü hoş edilirken” bir yandan da (KKM’larla örtülü olarak) yıllık bileşik 90’ın üzerinde faiz verilmeye başlanıldı. Hem de Hazineden, yani halkın sırtından.

Örneğin 9 Mart tarihinde üç ay vadeli 200.000.- TL tutarında KKM hesabı açtırmış olan bir kişi 9 Haziran’da 36.201,70 TL tutarında “faiz geliri” elde etmiş oldu.

Bu örnekteki mevduatın bileşik faizi 93,5’e denk gelmekte olup, sadece 14-17 arasındaki bölümü bankalar tarafından ödenmiş, kalanı hazinece üstlenilmiştir!

Öte yandan; “Haziran 2022 sonu itibarıyla Merkezi Yönetim borç stoku 3,431 Trilyon TL tutarında. Bunun 1,132’lik bölümü TL cinsinden 2,300 Trilyon Liralık kısmı ise döviz cinsinden!

Oysa 2021 yıl sonunda borçların TL cinsinden olan kısmı 933 Milyar TL, döviz cinsinden olan bölümü ise 1,815 Trilyon TL’ydı.

Dolayısıyla TL cinsinden artış 21,33 iken, döviz cinsi borçlanma 26,72 artmış durumda.

DİBS’lerin (Devlet İç Borçlanma Senetleri) 374,8 Milyar liralık bölümü TÜFE’ye endeksli. Başka bir ifade ile TL borçlar içerisinde TÜFE’ye endeksli olanların oranı oldukça yüksek bir düzeyde. Kalanların bir bölümü sabit, bir bölümü ise değişken faizli.

Kısaca; devletin borçlarının üçte ikisi (67,02’si) “yerli ve milli” para (TL) cinsinden değil, yabancı para cinsinden olup, şirketlerin dövizle borçlanmasına kısıt getiren devletin kendisi (yüksek kur artışlarına katlanarak) dövizle borçlanmakta!

Özetle; kamu kaynaklarıyla yerli/yabancı banka patronlarını kara boğan (halkın cebinden bu kesimlere sermaye ve kar transfer eden) çarpık bir yapıyla karşı karşıyayız.

Bir taraftan 1,3 Trilyon TL’nı aşarak, yaklaşık olarak toplam mevduatın 17’sine, TL mevduatın da 40’ına yaklaşan KKM nedeniyle Hazinenin yüksek faiz ödemesine sebebiyet verilirken , diğer taraftan da borçlarının üçte ikisi döviz cinsinden olması nedeniyle (bütün atraksiyonlara rağmen) her geçen gün artmakta olan kur farkına katlanmak suretiyle ve de enflasyona endeksli borçlarının büyüklüğü nedeniyle (güya faiz artırılmazken) kamunun çok ciddi bedeller ödemesine, aslında bu bedelin vergi mükellefleri, yani halkın üstüne yıkılmasına sebebiyet verilmiştir.

Bir başka önemli husus da devletin kendi borçlanmasında (DİBS) ve ayrıca hisse senedi ile yatırım fonlarında stopajı sıfırladığı gibi “mevduattan tevkif edilen gelir vergisini” de 15’den, 5 e çekmek suretiyle, rantiyeye (moda deyimle faiz lobisine) milyarlarca lira “kıyak” yapılmak suretiyle, hazinenin elde edeceği bu faiz gelirlerinden de feragat etmiş olmasıdır!

Kaldı ki, Toplam TL mevduatın 40’ına ulaşan KKM’lardaki stopaj da sıfırlandığı gibi, ayrıca şirketlerin elde edecekleri faiz ve “kar payları da” kurumlar vergisinden istisna tutulmuştur.

KKM ucubesi ile TL, dolara endeksli hale gelmiş ve kurların bu seviyede kalması halinde dahi Hazineye 2022 maliyeti 300 Milyar liranın üzerinde olacağı hesaplanan faiz yüküne karşın, dolarizasyon engellenemediği gibi, aksine “faiz artırmıyoruz” denilen bu dönemde, faiz ödemelerinin artış oranı, ana para borcun artışının üzerine çıkmış bulunmaktadır.

Nitekim; Aralık 2021 sonu itibariyle 2,748 Trilyon TL olan İç Borç Stoku, Haziran 2022 sonu itibarıyla (altı ayda 24,85 artışla) 3,431 Trilyon TL’ye ulaşmıştır.  

Ancak, Politika Faizinin 19’dan, 12’ye indirildiği son bir yıllık dönemde;

2021 Haziran sonu itibariyle Merkezi Yönetimin toplam faiz giderleri 90,870 milyar TL iken, 2022 Haziran sonunda 48,18 (ana para artışının iki katı) artmak suretiyle 134,654 Milyar TL’na ulaşmış bulunmakta. (KKM nedeniyle ödenen/ödenecek olan faizlerin bu rakama dahil olup olmadığı da meçhul)

Öte yandan; Döviz Tevdiat hesaplarından 2022 ilk yarısında KKM’ye dönüş 32,3 Milyar Dolar oldu. Ancak söz konusu rakamın 27,7 Milyar dolarlık bölümü ilk üç ayda gerçekleşti. Sonraki aylarda ivme aşağı yönlü oldu.

KKM’da daha sonraki dönemde meydana gelen artış dövizden TL’ye geçişle değil, doğrudan TL mevduatların KKM’a dönüşmesi suretiyle gerçekleşti.

O halde siyasi iktidar bu sonuçları doğuran ekonomik/finansal politikalarda “bütün eleştirilere rağmen” neden ısrarla devam etmektedir?

Bu soruya bir sonraki yazıda yanıt aranacaktır…

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler bahis siteleri siyahbet giriş blossomtips.com