07 Kasım 2022 - Pazartesi

“YENİ EKONOMİ MODELİ”

Yazar - Haluk Fikret
Okuma Süresi: 9 dk.
1522 okunma
Haluk Fikret

Haluk Fikret

halukfikret@hotmail.com -
Google News

“YENİ EKONOMİ MODELİ”  

Türkiye’de son bir yılda özetle hangi sonuçları doğurdu?

NELER YÜKSELDİ?

  • “Resmi” Enflasyon 85’i de aşarak dünya altıncılığına yükseldi.
  • Süper enflasyon nedeniyle icra dosyaları, iflaslar ve şirket tasfiyeleri cumhuriyet tarihinin (artış) rekorlarını kırdı.
  • Türkiye’deki ekonomik, sosyal ve siyasi uygulamalar nedeniyle CDS (kredi iflas/risk primi) oranı “dünyanın en yüksekleri arasında” finale çıktı.
  • Rezerv para birimlerindeki faiz artışları da CDS oranlarının artışına eşlik edince, uluslararası piyasalardan döviz kredisi kullanımında “dünya faiz şampiyonluğuna” da aday olundu.
  • Bu kadar olumsuzluk arasında “çok olumlu” şeyler de oldu! Koç, Sabancı, Doğan Holding 300-400’ün üzerinde kar ederken “yeni yetme” zenginler, onları dahi “onlara” katladı. Örneğin Türkiye’nin “halka açık” şirketlerinden Pasifik GYO karını yüzde 4.787 artırdı.

NELER DÜŞTÜ?

  • TCMB Politika Faizi 19’dan 10,5 seviyesine düştü. (Ancak Bankalar kredi vermiyor/veremiyor, şirketler ticari - bireyler konut kredisi alamıyorlar. (Tüketiciler “ihtiyaç” ve taşıt kredisi alabilirlerse, ticari firmalardan daha yüksek faizlere katlanmak zorunda kalıyorlar.)
  • Milli para ABD doları karşısında dünyada en çok değer kaybeden 3. para birimi oldu.
  • Merkez Bankası “net” rezervleri 58 milyar dolar eksiye düştü.
  • Siyasi iktidarın övünerek anlattığı ihracat, ithalat artışının çok daha yüksek olması nedeniyle, ithalatı karşılama oranı da düştü.
  • İthalat büyük ölçüde dolar ile, ihracat ise (50’yi aşkın tutarı AB ülkelerine olduğu için) USD/AVRO paritesi AVRO aleyhine düştüğü için (Almanya yenilince, biz de yenilmiş olduk misali) sırf bu fasıldan dolayı ihracatçılar 2022 yılı ilk 10 ayında 11,5 Milyar Dolar (kardan da olsa) kaybetmiş oldular.
  • Süper enflasyon nedeniyle zengin daha da zengin, yoksul daha da yoksul hale gelirken, orta sınıfın büyük bölümü de hızla yoksulların safına düştüler.

Nitekim, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan açıklamaya göre;

  • İşgücü ödemelerinin (emeğin) cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı, geçen yılın ikinci çeyreğinde 32,6 iken bu oran 2022 yılında 25,4 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin (sermayenin) payı ise 49,2 iken 54,0 oldu. Özetle, emekçiler ya daha da yoksullaştılar ya da açlık sınırına doğru itildiler.
  • Bu konudaki en çarpıcı (bilinen) gerçeklerden birisi,  Bankacılık sektörü karının 1 yıl içerisinde tam 5 kat artmasına karşın, banka emekçilerinin gelirinin ise enflasyon oranının dahi altında kalmış olmasıdır.
  • Nitekim, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) Küresel İşçi Hakları Endeksi’nde ülkemiz, dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasına girdi. Tabii ki sadece ücretler yönünden değil, hakları açısından da…
  • Ne var ki bu geriye gidiş sadece işçi sınıfı için değil, tüm emekçi halk yığınları için geçerli. Nitekim Türkiye, Sefalet Endeksi’nde de 93,3 puanla dünya şampiyonu oldu. Türkiye'ye en yakın ülke olan Arjantin 89.9 puanla ikinci sırada, üçüncü sırada yer alan ülke ise Güney Afrika. Bu ülkenin endeksteki puanı 41.4 olurken, Macaristan 23.8, Polonya 22.3, Rusya ise 17.5 puanla endekste yer aldı.

Ne var ki; söz konusu ekonomik kayıpların yanı sıra ve en az onlar kadar önemli bir husus da “hukuk ihlalleri”  ve ülkeyi tüm dünyanın diline düşüren kara para aklama, mala çökme, uyuşturucu trafiği söylemlerinin ayyuka çıkmış olması gibi skandallar nedeniyle, uluslararası arenada ülke itibarının zedelendiği ve dolayısıyla ekonomik bedeller yanı sıra “siyasi bedeller” ödemenin de gündeme gelmiş olmasıdır.

  • Başka bir ifade ile; Türkiye’nin uluslararası arenada sadece parasının değeri ve kredi dereceleme notları (ratingi) düşmekle kalmıyor, aynı zamanda demokrasi ve şeffaflık notu da düşüyor! Sadece Merkez Bankası kasasının sıfırlanması yetmiyor “daha da önemlisi” ülkenin itibarı da sıfırlanıyor!
  • Daha da önemli ibaresi özellikle seçilmiştir. Çünkü Türkiye geçmişte “bu denli” demokrasi ve hukuk ihlalleri yaşanmadığı için “70 Cent’e muhtaç halden” çıkarak, dünyanın ilk 20 ekonomisi arasına girebilme başarısını gösterebilmişti.
  • Ne var ki, demokrasi ve hukukun yerle yeksan olduğu bir durumda aynı sonuca ulaşabilmek mümkün olabilir mi?
  • Nitekim; Osman KAVALA - GEZİ DAVASI Tutukluları - son olarak TTB Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur FİNCANCI ile 6 milyon oy almış HDP’nin Eş Genel Başkanları Selahattin DEMİRTAŞ ve Figen YÜKSEKDAĞ ile milletvekilleri ve belediye başkanları dahil 5000’i aşkın yönetici ve üyesinin rehin tutulduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gündeminde olan (söz konusu ve benzeri) yerel davalar ile,
  • Dışarıda (Dünya jandarması ABD’de) Halk Bank, Reza Zarrab ve son olarak da Sezgin Baran Korkmaz davaları, iktidarın ensesinde “Demokles’in kılıcı” olarak sallanmaktadır.
  • Ancak iktidar “ne demokrasiyi ne de Demokles’i sallamamaktadır”
  • Nitekim, ülkenin en üst makamında bulunan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” diyebilmektedir!
  • Türkiye işte “bu ahval ve şerait altında” uluslararası arenada sadece ekonomik platformda “kırılgan 5’li” arasındaki (2013 yılından bu yana) değişmez yerini “muhafaza etmekle” kalmamış, aynı zamanda da;
  • “Dünya Adalet Projesi (WJP) Hukukun Üstünlüğü Endeksi 2021 Raporuna” göre 179 ülke arasında 149. sırada yer almıştır. Başka bir ifade ile demokrasisi en kötü 30 ülke içinde kendisine Madagaskar ile Zimbabwe’nin tam ortasında yer bulmuştur.
  • Raporda yer alan sekiz gösterge arasında, Türkiye’nin en kötü sıralamaya sahip olduğu kategori ise “hükümet yetkileri üzerinde kısıtlamalar” olmuştur. Ülkeyi yönetenlerin yasalara ne kadar bağlı olduğunu ölçen söz konusu kategoride, Türkiye 139 ülke arasında 134. sırada yer almıştır.
  • Türkiye’nin kötü performans gösterdiği bir diğer kategori de ”Temel Haklar” olmuş, Türkiye temel hakların en kötü olduğu 6 ülke arasında kendisine yer bulabilmiştir.
  • Ayrıca, The Fund For Peace (Barış Fonu) tarafından hazırlanan “Kırılgan Devletler Endeksinde” 2014 yılında 93. sırada bulunmaktayken, 2022 yılı itibariyle 31 sıra düşerek Tanzanya’nın hemen üstünde 62. sıraya oturmuş bulunmaktadır.
  • İlk beş sırada Yemen, Somali, Suriye, Güney Sudan ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nin bulunduğunu da hatırlatmakta yarar var!

Türkiye için bir başka “kırık” not da;

  • “Kara para aklama ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla” 1989 yılında G7 ülkelerinin öncülüğünde, OECD bünyesinde kurulan ve Türkiye’nin de 24 Eylül 1991 tarihinde üye olduğu, FATF (Mali Eylem Görev Gücü) tarafından; Ekim 2021’de Bostwana ve Mauritis listeden çıkarılırken, aynı toplantıda Türkiye’nin, Ürdün ve Mali ile birlikte “gri listeye” alınmasıyla oluşmuştur!

Bütün bunlar “70 Cente muhtaç olduğumuz şu günlerde” Türkiye için zoru, daha da zor (neredeyse toparlanmayı imkânsız) hale getiren olgular olarak karşımıza çıkmaktadır…

Türkiye kapitalist/emperyalist sistemin büyük ve önemli bir parçasıdır.

Dolayısıyla, uyguladığı “yeni ekonomi politikaları” başarısızlığa uğradığında sadece Türkiye halkını değil, aynı zamanda küresel sistemi de büyük ölçüde etkileyecektir.

Sistemin tümüne olumsuz yansıyacak bu durum (yaratacağı dip dalga itibariyle tüm dünyayı) ancak özellikle iki gurubu “derinden” etkileyecektir.

Birincisi Türkiye’ye borç verenleri, ikincisi de Türkiye ile ticari ilişki içinde olanları.

Borç verenlerin büyük bölümü batılı emperyal ülkeler. Ticari ilişkilerde ön planda olanlar ise, net olarak alacaklı konumundaki Avrasya ülkeleri, öncelikle de Rusya Federasyonudur.

Dolayısıyla bu iki mihrak, aralarındaki emperyal çelişkiler ve Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle Türkiye ile ilişkilerini “dengede tutmaya” çalışırken, öte yandan da ekonomik ve politik gelişmeleri büyük bir “endişe” ile “yakinen” izlemektedirler.

ABD’nin 1950’lerden bu yana derinden izleyip, gözleyip, yönettiği (müdahaleler ettiği) bilinen bir şeydir. Ancak RF’nun faaliyetlerini son yıllarda derinden/derine alabildiğince geliştirdiği gözlenmektedir!

Rusya Federasyonu’nun bu derin faaliyetlerini, sadece S 400 alımı vb. şeylerden değil,  AKP kurucularından Cüneyt Zapsu’nun Akkuyu Nükleer Santralini yapacak olan “Akkuyu Nükleer A.Ş” yönetim kurulundaki “tek Türk üye sıfatıyla” savcılığa yaptığı suç duyurusundan da öğreniyoruz!

Yazı dizisinin son bölümünde “ne yapmalı” konusu ele alınacaktır.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler bahis siteleri siyahbet giriş blossomtips.com